Başyazı
ana mail

16 Şubat 1999 / Sayı: 16

 Başyazı
 81300
 14.Şubat
 Barış
 Graffiti II
 Sıraz

Dostlar Merhaba,

Sabah, seher vakti düşüyorum yola. Anam soruyor, nereye oğlum böyle? Diyorum; ana fazla sorma, bağrım yanık yeter sorma. . . Seher vakti düşüyorum yola...

Hava ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde, bir türkü tutturuyorum; Kuşlar ötmez, güller soldu, yüce dağlar duman oldu diye. Belli ki gittiğin yerden kara haber var dizesiyle yanıtlıyor bir başkasının sesi. Belki, yaşlı komşu Ayşe Teyze, belki de emekli Salih Öğretmen bu... Zaman akmıyor sanki, saatler durmuş bugün. Ve, gerçekler ağır ağır önümden geçiyor. Yine de merhaba, dostlar merhaba...

Sabah, bir arkadaşın telefonuyla uyandığımda, karşıdaki kederli ses verdi kötü haberi. "Tez gelir" denildiği kadar var. "Abi," dedi, "2000 yılını görmesi gereken adamlardan biriydi." Haklıydı.

Bizim gibi buluttan nem kapan, pimpirikli bir millete, hele ki el hareketlerine karşı duyduğumuz kuşkucu hislere karşın, müziğiyle olduğu kadar elleriyle de bir şeyler anlatan adam bir el bile sallamadan gidiverdi. Düşünüyorum da, onun elleriyle yaptığı imleri kötü anlamlara yormak hiç aklıma gelmemiş. Ola ki benim, ola ki onun saflığından.

Evet, Barış Manço da yitti gitti. Diğerleri gibi sonradan aklımız erdi kıymetine.

Birer birer gidiyorlar... Ve giderken yanlarında götürdükleri galiba biraz da bizden bir şeyler; çocukluğumuz, çocuk saflığımız. Bu çocukluğun anılarını birkaç gün daha sıcak tutabilmek için kimimiz Barış'ın müziklerini satan yerlere koşacak, kimimiz senelerdir dinlemediği eski kasetlerini unutulduğu yerlerden çıkartıp kasetçalarlarına takacak... Birkaç gün daha hatırlayacağız o saflığı, zırhlarımızdan birkaç gün ayrı kalacağız... Sonra yeniden... Ve bir daha anımsamamacasına...