Beyin Yıkama 3
Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git

 

``Çek o pis ellerini düşüncelerimden!" (3)

Kalem: Abartman

Dönüştürme tekniklerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yavaş yavaş, Beyin Yıkama konusunda bir külliyat oluşturmaya doğru ilerliyor yazı dizimiz. Aktardığım bilgilerin Batı kaynaklı olması, sizlere tehlikeden uzak olduğunuzu düşündürmesin. Çok iyi biliyoruz ki, ülkemizde de bazıları yasal olan birtakım örgütler gayet bilinçli biçimde bu tekniklerden yararlanıyor. ``Potansiyel Geliştirme" amaçlı bir cemiyet olduğunu savlayan Transandantal Meditasyon Derneği bunlar arasında en göz önünde olanı. Titancılar da aynı yöntemleri akıllıca kullanıp voliyi vurdular. Ama birilerinin dediği gibi, kusursuz suç olmadığı için yakayı ele verdiler. Aslında Amway gibi organizasyonları da incelemek gerektiği kanısındayım. Ev toplantıları hep kuşkumu çekmiştir ticari faaliyetlerde. Bir de Aczimendi, Nakşibendi ve biraz daha efendi olmak kaydıyla Nur Cemaatleri var tabi. Hiç kuşkunuz olmasın! Paşa paşa kullanıyorlar beyin yıkama  tekniklerini.

Bu bölümün sonunda, Transandantal Meditasyon Derneği'nin yöntemleriyle ilgili ilk elden bilgiler aktaracağım sizlere. Titan'a da dokundurmaya çalışacağım. Ama asıl sürpriz yumurtayı gelecek sayıya saklıyorum. Başımızın belası olan Bilincin Devre Dışı Bırakılması, özellikle tarikatlar tarafından kullanılan ve dönüşümün kalıcılığını garantileyen yöntem olarak Eylül ayının ilk sayısında anlatılacak. Artık, geçen sayılarda verilen ön bilgileri detaylandırmanın zamanıdır. Ama önce beyin yıkamanın ne amaçla kullanıldığı ve  kimleri bile etkileyebildiğine dair, daha önce üstüne basa basa ileri sürdüğümüz savları desteklemek için iki örnek vermek isterim.

İlki, Amerikalıların Güney Kore üzerinde oynadıkları oyunun bir parçası. Moon Tarikatı. Geçenlerde, haber bültenlerine konu oldu, hatırlarsınız. Binlerce kişiyi toplu bir nikahla evlendirdiler. Neyse efendim; Sun Myung Moon tarafından kurulan tarikat, bu zat'ı muhteremin Mesih olduğunu iddia ediyor. Günümüzde Amerika'da da etkili olan tarikat 1950'li yıllarda Güney Kore'de ortaya çıktı. Birçok ülkeden siyasal ve parasal destek görerek Güney Kore'nin Komünist İdeolojisine karşı direnişinin en önemli etki güçlerinden biri oldu. İşte taa en başında dediğimiz gibi beyin yıkama tekniklerini kullanarak politik güç olmayı başarmanın etkileyici bir örneği. Dünyanın birçok ülkesinde hala çalışmalarını sürdürüyor. Buralarda bile ``Hoca Efendi" diye çağırılan mensupları olduğu söyleniyor.

Diğer örnek Patricia Hearst olayı. Medya devi Hearst Yayıncılık'ın varisi olan bu zavallı(!) kızcağızı kaçıran, şeytani amaçlar peşindeki Symbionese Özgürlük Ordusu, her nasılsa(!) daha sonra bir banka soygununda kendilerine katılmaya ikna etti Patricia'yı. 1974'deki bu olay beyin yıkama tekniklerinin kullanıldığı konusunda bir yargı makamının ikna edilişininbelki de tek örneği olduğu için konumuz açısından önemli. Yakalanmasının ardından Hearst'ün avukatı savunmalarını bu yönde yaparak iki yıllık bir ceza ile müvekkilini kurtarmayı başardı. Roman Polanski'nin eşi Sharon Tate'i (üstelik o sıralarda hamileydi) ve beraberindeki birkaç kişiyi daha öldürerek meşhur olan Charles Manson'un izinden giden Symbionese Özgürlük Ordusu'nun aynı yöntemlerle iyi eğitimli ve zeki kişileri bile dönüştürerek örgüte mensup birer şiddet makinesi haline getirebilmesi ilginçtir.

Dönüştürmenin 6 Tekniği

Kültler ve insan potansiyelini geliştirmeye yönelik örgütler her zaman yeni dönüşümler yaratma peşindedir. Amaçlarına ulaşabilmeleri için yaratmaları gereken beyin evresini, bir gün ya da hafta sonları gibi çok kısa süreler içinde gerçekleştirmek durumundadırlar. Oldukça kısa sayılabilecek bu zaman dilimlerinde hızlı bir Dönüşüm yaratmak için kullanılan altı temel teknik sayılabilir.

Toplantı ya da eğitim oturumları katılımcıların dış dünyadan soyutlanabileceği bir alanda yapılır. Burası, katılımcıların banyo ve tuvaleti sınırlı kullanmalarını gerektiren özel mülk, uzak bir kır evi ya da büyük bir otel odası olabilir. Eğitim seminerlerinde `denetleyiciler' yaşama uyum sağlamanın temeli olarak anlaşmalara varılmasının önemi üzerine uzun konuşmalar yapar. Yapılan anlaşmalara uymamaları durumunda katılımcılara yaşamlarının yolunda gitmeyeceği söylenir. Bu aslında temel olarak iyi bir fikir olsa da, yapılan şey, bencilce amaçlar uğruna insani değerlerin yok edilmesidir. Katılımcılar, anlaşmalara uymak için yemin ederler. Bunu reddedenler ya sindirilir ya da bir biçimde ayrılmaya zorlanır.

Bir sonraki aşama, eğitim sürecini tamamlamayı kabul etmek, diğer bir deyişle, örgüt adına yüksek bir dönüşüm oranını garantilemektir. Katılımcılar ilaç kullanmamak, sigara içmemek ya da yemek yememek gibi koşulları genellikle kabullenmek durumundadır ya da kimi zaman çok kısa yemek araları verilebilir. Bu da yine arzu edildiği biçimde gerilim düzeyinin artmasını sağlar. Tüm bunların gerçek nedeni aslında beden kimyasının değiştirilmesi ve dolayısıyla kaygı düzeyinin yükseltilmesi, sinir sistemi işleyişinin bozulması, sonuç olarak dönüştürme potansiyelinin artırılmasıdır. Yapılan anlaşmalar, dönüştürülen kişilerin dışarı çıkıp yeni katılımcılar bulmasını sağlamak için kullanılır. Toplantıdan ayrılmadan önce bu kişilere verdikleri sözü tutmaları için göz dağı verilir.

Anlaşmalara uyma kuralı öncelikler listesinin en üst sıralarında olduğundan, yeni dönüşenler tanıdıkları potansiyel katılımcılara kancayı takacak, örgütün yakın gelecekte düzenleyeceği ücretsiz tanıtım toplantısına katılmaları için onları ikna etmeye çalışacaktır. Yeni dönüşenler gerçekten de azimli fanatiklerdir. Örgüt içinde, yürütülen etkinlikleri pazarlamanın en ucuz, en iyi ve en etkili yolu bu fanatiklerden yararlanılmasıdır. Bu tür eğitim seminerlerinden milyonlarca kişi mezun olmuştur dünyada. Guruları ya da örgüt liderlerinin çağırması durumunda, çok sayıda dönüşümcü gelecekteki bağlılıklarını kanıtlamak üzere zihinsel aktivasyon düğmelerine basılmasını bekliyor olacaktır. Gurularının çağrısına yanıt vermek üzere programlanan yüz binlerce fanatiğin yaratabileceği politik sonuçları bir düşünün...

Seminer sonrasında izleme oturumları düzenleyen örgütler konusunda özellikle uyanık olunmalıdır. İzleme oturumları, haftalık toplantılar, örgüt tarafından düzenli olarak organize edilen ucuz seminerler ya da katılımcıları sürekli denetim altında tutmak için planlanan etkinliklerdir. İlk Hıristiyan Yeniden Doğuşçularının bulduğu gibi, uzun vadede denetim ancak iyi yapılandırılmış bir izleme sisteminin oluşturulmasına bağlıdır.

Dönüştürme taktiklerinin kullanıldığını gösteren ikinci ipucu katılımcılarda zihinsel ve bedensel yorgunluğa neden olan bir program uygulanmasıdır. Bu genellikle, katılımcılara rahatlamaları ve hatta düşünmeleri için bile olanak verilmeyen uzun süreli oturumlarla gerçekleştirilir.

Üçüncü ipucu, geçen sayılarda ayrıntılı olarak anlattığımız, içinde bulunulan odada ya da ortamda gerilimi yükseltmek için kullanılan tekniklerdir.

Dördüncüsü, belirsizliktir. Gerilim düzeyini yükseltmek ve belirsizlik duygusu yaratmak için kullanılan teknikleri anlatmak sayfalar alır. Katılımcılar genel olarak bir `hesaplaşmaya' davet edilir. Suçluluk duyguları uyarılır ve diğer katılımcılara en gizli sırlarını açmaya yönlendirilir ya da maskelerden arınmanın önemini vurgulayan etkinliklere katılmaya zorlanır. Eğiticilerin yoğun saldırıları karşısında diğer katılımcıların önünde durmaya zorlanır. Bir kaç yıl önce yapılan bir kamuoyu yoklamasında, insanların karşılaşabileceği en korkutucu durumlardan birinin, kalabalık karşısında konuşmak olduğu belirlenmiş, bu durumun, insanlar için 85. katta cam silmekten çok daha korkutucu olduğu bulunmuştu. Daha açık söylemek gerekirse, bu durumlarda insanlar telkinlere karşı normalde olduğundan kat be kat daha fazla açık hale geldikleri alfa konumuna geçerler. Böylelikle, dönüştürme zincirinde bir halka daha başarıyla devreye girer.

Dönüştürme taktiklerinin kullanıldığını gösteren beşinci belirti, jargonların, diğer bir ifadeyle, sadece örgüte dahil olan kişilerin anlayabileceği, diğerleri için anlaşılması hayli güç bir dilin kullanılmaya başlamasıdır. Ayrıca, katılımcıları rahatsız hissettirmek için kasıtlı olarak kötü bir dil kullanıldığı da sıklıkla görülür.

Son olarak, kurulan iletişimde, en azından katılımcılar dönüşene kadar, mizaha yer yoktur. Katılımcıların oturumlar sonrasında bulduğu sözde mutluluğun bir göstergesi olarak, daha sonraları mizaha başvurulur. Bu toplantılara katılan kişilerin mutluluğu bulamayacağını söylemiyorum. Bu mümkündür. Ama bu yazının amacı, insanların süreç içinde neler olup bittiğini bilmesine, sürekli katılımlarının gerçekten çıkarlarına olup olmadığının ayırtına varmasına yardımcı olmaktır. İyi birer hipnotizör, eğitimci ve danışman olanlar bile yaptıkları toplantıların, düzenledikleri eğitim programlarının bir biçimde işe yaradığını görür, ancak bunun nedenini tam olarak bilemezler. Bunun nasıl ve neden gerçekleştiğini öğrenen kimi uzmanlar ise ya bu işi bırakır ya da olaya daha farklı yaklaşmaları gerektiğini anlar, kimileri de daha sevecen ve destekleyici bir rol üstlenmek gerektiğini anlar. Elinde tuttuğu mikrofonla bir oda dolusu insan üzerinde gücünü kullanmaya çalışan, onları avucunun içine alan ve yöneten kişiler hepimizi biraz olsun ürkütür. İşin içine biraz da karizma girdi mi, dönüştürme olasılığı çok yüksektir. Üzücü olan nokta ise, pek çok kişinin kendilerini bir başkasına teslim etmeye istekli `gerçek inananlar' olmasıdır. Psikiyatr Robert Jay Lifton, gerçek inananlar kavramına kabul edilebilir bir açıklama getiriyor ve birçok psikolojik rahatsızlığın temelinde olduğu gibi bu sorunu da çocukluk dönemlerinde yaşananlara bağlıyor. İnsanların yardımsız yaşayamadıkları, ebeveynlerine bağımlı oldukları bebeklik ve çocukluk dönemlerinde olumlu ve şefkatli gücü temsil eden anne-babanın yarattığı etkinin çocukta kalıcı bir bağımlılık içgüdüsü yarattığını söylüyor. Yetişkinlikte baş gösteren zorluk ve zıtlıklar karşısında bu bağımlılık içgüdüsü harekete geçiyor, ve kişi, çocukluğundaki her şeyin bir bilen tarafından halledildiği, sorumsuz ve rahat dönemlere geri dönmek istiyor. İşte, lider konumundaki kişiler kültlerde, ebeveyn rolünü üstleniyor ve müritleri üzerinde onların her türlü sorununu çözme erkine sahip sonsuz gücü, huzur veren bilge kişiyi temsil ediyorlar.

Kült cemaatleri ya da insan potansiyeli geliştirme örgütleri, teknik olarak `Stockholm Sendromu' olarak adlandırılan durumun ilk elden gözlemlenmesi için en uygun ortamlardır. Bu sendrom, sindirilen, denetim altında olan ve acı çektirilen insanların kendilerini denetleyen ya da teslim alan kişileri sevmeye, onlara imrenmeye ve hatta cinsel çekim alanlarına girmeye başladıkları bir durumdur. Bu noktada bir uyarıda bulunmama izin verin: Bu tür toplantılara katılmanız durumunda hiç bir biçimde etkilenmeyeceğinizden eminseniz, bilin ki yanlış düşünüyorsunuz. Öfke duygusu ve direnç, dönüşümü neredeyse her zaman garantiler. Bilinçli düşünce süreçleriyle, dönüştürme tekniklerine karşı konulamaz. Uygulanan teknik, bilinçli algılamayı bozmaya yöneliktir.

Daha fazla ilerlemeden önce, baskı olarak tanımlayabileceğimiz altıncı belirtiye değinelim. Bu çerçevede, A.B.D hükümetinin acemi denizcilere yönelik kamplarından söz etmek istiyorum. Deniz Kolordusu, gerçek birer denizci, diğer bir deyişle gerçek birer erkek olmadan önce, erleri parçalara ayırmaktan söz ediyor. Yaptıkları şey, kültlerin insanları önce çözüp, sonra mutlu birer çiçekçi olarak yeniden yaratmasıyla aynı şey aslında. Sözü edilen dönüşüm taktiklerinin her biri bu kamplarda kullanılıyor. Silahlı kuvvetlerin neye gereksinimi olduğunu dikkate aldığımızda, yaptıkları şeyin iyi ya da kötü olduğu yargısına varmak ne derece doğru? Gerçek olan şu ki, söz konusu kamplarda erlerin beyni etkin biçimde yıkanıyor. Teslimiyet göstermeyenlerin ya ordudan atılması ya da yaşamlarının belli bir bölümünü askeri hapishanede geçirmesi gerekiyor.

TM Derneği

Gazetelerde boy boy ilanlarını görmüşsünüzdür Transandantal Meditasyon Derneği'nin. Stresse son vermek, yaratıcılığınızı arttırmak iddiasındadırlar. Çağdaş gereksinimler kılıfına gizlenmiş metafizik bir öğreti sunarlar kişiye. Jai Guru Deva isimli Hint bilgenin öğretisinin Maharishi Mahesh Yogi tarafından çağımıza uyarlanmış halidir TM. 1958'de Amerika'ya getirilmiş ve efsane müzik grubu Beatles'ın müritlerinden olması, ve dönemin çiçek çocukları kültürünün etkisiyle  batı dünyasında patlama yapmıştır.

Tanıtım toplantıları sandal ağacı tütsüsüyle kokulandırılmış, dışarıdan gelecek seslerden izole edilmiş, içeride dikkati dağıtacak pek fazla unsur bulunmayan, rahatsız sandalyelerle doldurulmuş bir mekanda düzenlenir. Öğretecekleri meditasyon tekniğinin kişinin işine hangi alanlarda yarayacağı ballandırarak anlatılırken, bilimsel bir zemin yaratmak amacıyla terminolojik bir dil kullanılır. Kuantum fiziği ve Bileşik Alan teorisi gibi hemen hepimizin aşina olduğu (!) kavramlar artarda sıralanarak dünya için ne kadar mühim işlerle ilgili bir kapının aralanmakta ve başarının anahtarının kendi öğretilerinde yattığı anlatılır. Fazla müdahaleye izin vermeden, oldukça uzun ve karmaşık bir söylev veren eğitimciler ciddi ve işini bilen görünüşlüdür. Eğer bu ilk izlenim sizi etkilemişveTM tekniğini öğrenmeye karar vermişseniz gelecek hafta, gül veya karanfil gibi bir çiçek demeti elinizde (adet belli bir sayıda olmalıdır) ve tabii ki ilgili banka hesabına ücretini yatırdığınızı belirtir makbuzla birlikte yine toplantının yapıldığı merkezde olmanız istenir. Eğitmen sizi yalnız olarak bir odaya alır ve orada yaşayacaklarınızı kimseye anlatmamak üzere söz vermenizi ister. Odada ikonayı andıran büyücek bir Maharishi tablosu asılıdır. Tütsüler yakılır (veya yanmaktadır) ve getirdiğiniz  çiçekler işitemediğiniz bir mırıltı eşliğinde eğitmeniniz tarafından, kutsal bir işle uğraşıyormuşçasına uhrevi bir hava içinde Maharishi'ye sunulur. Sonra meditasyonda kullanacağınız sadece size özgü ve size ait olacak, başkaları tarafından asla öğrenilmemesi gereken mantra kulağınıza fısıldanır. Yapmanız gereken bu mantrayı gözleriniz kapalı olarak sürekli yinelemek ve bu süreç içerisinde aklınıza gelebilecek hiçbir düşünceye yoğunlaşmadan, serbest çağrışıma izin vermek ve günde iki defa olmak üzere yirmişer dakika bu vaziyette kalmaktır. Ayrıca her hafta sonu yapılacak toplu meditasyon etkinliğine katılmanın elde edeceğiniz yararı çabuklaştıracağı ve misliyle katlayacağı da söylenir. Tabi bu, derneğe üye olmanız ve ödenekleri bankaya yatırmanız anlamına gelmektedir. Süreci denetleyebilecek durumda iseniz, meditasyon sizin için iyi olabilir, çünkü girdileri, size sunulan şeyleri denetleyebilirsiniz. Bu satırları yazan kişi de bir zamanlar  her gün en az bir kere kendi kendine meditasyon seansı uygulardı. Bu uygulamanın çok yararlı olduğunu düşündüğü de olmadı değil.  Ancak artık biliyor ki; bu teknikleri, sürekli alfa bilinç düzeyinde kalacak biçimde uyguluyorsanız, ne denli olgun olursanız olun, ne kadar denetimli hissederseniz hissedin, her tür telkine hazırsınız.

Transandantal Meditasyon Derneğinin üzerinizdeki çalışması bununla bitmez tabi ki. Meditasyon tekniğini öğrenmek, TM yolunda atılacak ilk adımdır. Sırada Sidha'lık vardır. Sidha, bileşik alanı kullanarak meditasyon sırasında yerden yükselebilen üst rütbeli meditatörlere verilen isimdir. Tabi, her şeyin olduğu gibi Sidhi tekniklerini öğrenmenin de cüzi (!) bir bedeli vardır. Ama bedelden daha önemli olan bu tekniğin öğrenilmesi için yılda bir veya iki defa, talep yoğunluğuna göre düzenlenen bir kursa katılmak gereğidir. Bu kurs, gözlerden ırakta, özel olarak birkaç günlüğüne kiralanmış ve yalnızca TM'ciler için kapatılmış bir otelde düzenlenebilir. Hatta bununla da yetinmezseniz, bir adım daha atıp Ayurveda sağaltım tekniğini öğrenmek için de girişimde bulunabilirsiniz. Nabız atımından hastalık teşhisi yöntemidir Ayurveda. Gerçekten de yaratıcılığınızın artacağı ve streslerinizden kurtulacağınız kesindir (!). Her zaman söylediğim gibi; ``para harcamak insanı rahatlatır."

Dikkat ederseniz, yukarda sözünü ettiğim dönüştürme tekniklerinin  birkaçı birden  TM'in kendi yorumuyla neredeyse birebir uygulanır kişi üzerinde. Kesinlikle etkilidir ve emin olun işe yarar. Hem meditasyonun etkilerini üzerinizde görmeniz anlamında hem de, TM'in üzerinizdeki dönüştürme gücü anlamında söylüyorum.

Bir de Titan olayı var tabi. Paraya tapanlar tarikatı. TM'e oranla çok daha kapalı olan bu örgüt medyanın üzerine gitmesiyle ayan beyan oldu. Evlerde düzenlenen masum paralı, altın, dolar-mark günü gibi bir araya gelişlerin hiç de masum olmayan, çok daha komplike ve  örgütlü biçimi Titan. Zincir adı verilen binlerce benzeri var dünyada. Hatta yeni elektronik medyamız internet'in haber grubu olarak tanımlanan Usenet'ten binlerce örneğini getirebilirim size, bu tür organizasyonlara çağrı yapan ilanlardan. Birçok ülkede bu işler yasadışı olarak değerlendiriliyor. Bu ve benzeri sistemlerde olduğu gibi, zincire katılıp da yükümlülüğünü yerine getiremeyen, yeni üye bulamayanların parasını terk ederek sistemden çıkması ilkesine dayalı bir işleyiş var. Tüm olay, yeni katılımcıları parayı kaybetme riski altında olanların kendileri olamayacağına ikna etmek üzerinde odaklanıyor. Doğaldır ki, aynı zincir içerisinde kaybedenlerin olduğunu bile bile kazananlar arasında olabileceğinize ikna edilmek için ya saf olmanız ya da ikna edicilerin çok çok başarılı uzmanlar olması gerekli. Artık siz de biliyorsunuz ki, çok çok başarılı ikna ediciler bilinçli teknikler kullanan beyin yıkayıcılardır!

Liderlerine ilahmışçasına davranıyor oluşları, toplantıların, zenginliği vurgulayan pahalı otellerin özel konferans salonlarında yalnızca davetliler için düzenleniyor oluşu, toplantı sırasında bir rituel gibi yinelenen ``rah rah rah" seslenişleri, yeni katılımcılarla eskiler ve hatta en eskiler arasında bir hiyerarşik yapıyı vurgulamak için özel tanıtım kartlarının kullanılıyor oluşu, yeni üyelere gizlilik yemini yaptırımaları (davetliler katılana kadar toplantının içeriğinden habersizdirler ve yalnızca güvendikleri bir dostlarının tavsiyesi üzerine orada bulunurlar), ve tabii, yeni katılımcıları konuşmalar sırasında ikna etmek için yapılan daha bir sürü bilemediğimiz trikler olabileceği gerçeği, Titancıların bilinçli beyin yıkayıcılar olduğunu düşündürüyor.

 

Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git