Dost Dost Ey!
Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git

Kalem: Müzmin

Dostların iyi ya da kötü haberlerini getiren postacıyla, mahalle bakkalıyla, manavıyla zorlamasız yakınlıkların kurulduğu, tanışların birbirinden haberdar olduğu zamanlar gerilerde kaldı. Sabah kahvesine davet edilen komşular, iyi günde gülünen, kötü günde  güç birliği edilen komşuluk ilişkilerinin o benzersiz tadı artık çok uzak. Hafta sonları toplanılıp gidilen sinemalar yok. Davetsiz konuklara sonuna kadar açık kapılar, Allah ne verdiyse yenilen sofralar ve o sofraların bütün albenisi gönül zenginliği olan sıcaklığı yok. Kış geceleri gürül gürül yanan sobaların başında kestane kebapların yapıldığı, aile üyelerinin hoş beş ettiği, küçüklerin gürdüştüğü, yeni yetmelerin birbirine dehşetengiz hikayeler anlattığı, yaşı yetişkinliğe yakın gençlerin mahalle aralarında göz göze gelmeyi bile bir armağan saydığı sevgililerini anlattığı toplantılar sanki hiç yaşanmamış. Yaz ikindileri paslı teneke kutularında kuduruk japon gülleri, çılgın begonyalar, arsız akşam sefaları, narin aşk merdivenleriyle bezeli mütevazı bahçelerde ev sahibinin mutfağında ne var ne yok serdiği kahvaltı sofralarında geçirilen, sohbetlerle zenginleşen vakitler... Ağaçtan koparıldığı gibi "komşu hakkıdır" diyerek sunulan küpeli kirazlar, mürdüm erikleri, üzümler...

Bugün bu sıcak ilişkiler dünün parçası. Maaşlarımızı banka memurunu dahi görmeden ATM'lerden çektiğimiz, hınca hınç dolu alış veriş merkezlerinde hiç kimseyle göz kontağı bile kurmadan gezindiğimiz gün bugün. Teknolojinin sunduğu olanaklar yaşamımızı kolaylaştırıyor, zenginleştiriyor. Bir yandan, sesini işitmediğimiz, yüzünü görmediğimiz insanlarla iletişiyoruz bilgisayar başlarında, öte yandan, giderek daha çok ev kuşu oluyoruz, daha çok kapatıyoruz kapılarımızı dış dünyaya (ve hatta insan denen dünyalara). Artık bakkallar, manavlar da azalıyor mahalle aralarında. Zaten, yaşam koşuşturmasından vakit bulup da muhabbet edecek kadar zengin de değiliz ki. Zamanla yarışıyor, sürekli koşturuyoruz. Ve giderek daha da yalıtılmış hale geliyor, sosyal yaşam yoksunu oluyoruz. Oysa azalmıyor, aksine giderek daha da fazla kalabalıklaşıyoruz, ama tek başınalığımızla... Giderek daha da yalnızlaşıyoruz, yalnızlığımıza kendimizce geçerli gerekçeler bularak. Yabancılaşıyor, en temel yaşam güdülerimizden birini, topluma, bir gruba ait olma güdümüzü, birbirimize bağımlı değil amma bağlı olduğumuz gerçeğini unutuyoruz galiba...

Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git