Ölümün Kavalyesi
Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git

Ölümün Kavalyesi

Kalem: İşkampavya

Bizi henüz tanıştırmamışlardı. Hakkında duyduklarımsa hiçbir şekilde üzerinde yorum yapmama yeterli değildi. Taşıdığın canların arkasında kalanların acılarına ya da sevinçlerine şahit olmam dahi yaklaştırmadı seni bana… Hayata dair bütün veriler, ürkütücü olduğunu işaret etse de emin olmadığım o kadar çok tanım vardı ki seninle ilgili… Seni yaşayamamış, korkunçluğunu da mükemmelliğini de idrak edememiştim. Delirtici  merakım, düşlememin ya da bütün tanıklık çabalarımın yetersizliğini haykırmaya başladığında seni kurgulamayı denedim önce: Hikayelerimdeki en büyük rolleri sana verdim. Her birini de o kadar güzel canlandırdın ki… Ölen kahramanlarım, öldüren kahramanlarım, nereden geldiğini benim bile ancak satırlarken öğrendiğim gücün, haniyse yazma gerekçem olmuştu. Yazdıkça  heyecanıma yenik düşüyor, karşılaşma öncesi gerilimli hazırlığımı keyfe dönüştürüyordum. Soğuk soluğunu solumak, boğucu kokunu içime hapsetmek, göremediğim rengine bürünmek, son kertede bütün tutkularımın önüne geçmişti. Sınırlarım, metinerimin izini sürdüğü yerlere ve zamanlara dek uzanmış, ilahi melodilerin arenasında duvarlarını örmüştü.  Artık, kutsal notaların tonlamalarına uyup, en kaygan zeminlerde dans etmeye başlamıştık. Seni göremiyor da olsam, karanlığın dehşetengiz görkeminde, karşılıklı incitmeme çabamız, doyumsuz tahriklere eriştiriyordu benliğimi. Varlığını yerleştirdiğim her hikayede senin bile kendini ne kadar az tanıdığını ispatladım okuyanlara. Keşfettiğim özelliklerinle yetinmeyip, şaşırtıcı fragmanların sahibi kıldım ismini. Söyleyemediklerini ben söylemeye, erteleyemediklerini ben ertelemeye, kararsızlıklarını ben sonuçlandırmaya devam ettim her yazımda. Seninle dans etmek mülkiyetime geçirdiğim en büyük lükstü. Ve ben bu lüksten ödün vermeyecek kadar bencilleşmeye, tehlikeli hırsımı daha da yoğunlaştırmaya doğru hızla yol aldım. Bu seni yordu sonunda. Kusursuzluk inadının hüküm sürdüğü kutsal dansımızdaki yerini, bana bırakmak zorunda kaldın böylece. ``Her şey ne kadar da ani oldu.." diyebilseydim keşke… Sevgili ölüm, seni öldüreceğimi bilemezdim ki… Bunu öngörmemin imkansızlığı ne kadar mutlaksa etkili bir pişmanlık cümlesi kurmam da o kadar güçtü. Ben, yerini aldığıma değil, seni kaybettiğime kederlenirken, süren danstaki yeni kavalyemse sessizliğini bozmak için bulanıklığımın dağılmasını bekledi ısrarla. Ve ilahi müzik sonsuz enerjisini aktarırken, melodisini değiştirip, intikamlı ritmi ile yeniden duyuluverdi ansızın. Tanrı'nın devinimini yakalayamama tedirginliği benimleydi.

Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git