Yeşil Makine
 MÜZİKHANE
 Kimiz Biz?
 Yeşil Makine
 Eğri Büğrü
 Öteki & Diğeri
 Muska

Muzaffer, Teoman ve Hakan GÜ. Basın Yayın Yüksek Okulu'nun 1981-82 öğretim sezonunun ilk günü tanıştılar. Bir otobüste...

O zamanlar Ikarus marka otobüsler Ankara'da yeni yeni boy gösteriyordu. Bu geniş hacimli otobüslerin en arka bölümünde tesadüfen bir araya geldi bu insanlar. Hakan, sanki az önce sınıfta birbirlerini görmemiş, en ufak bir göz aşinalığı oluşmamış gibi davranıp sessiz sessiz bekleşen bu insanların komik durumuna gülerek, "Eee, nasılsa eninde sonunda tanışacağız, ben Hakan" diyerek mevzuya girdi.

Neden sonra, kantinde oturup, milletin biraz da abartarak kendini ve uğraşılarını anlattığı bir anda, hemen herkesin müzikle ilgili olduğu anlaşıldı. Teoman, gitarı eline almamıştı ama, akordeon çalıyordu. Muzaffer, kocaman elleriyle iyi bir ritim üstadı olmanın ilk işaretlerini kantin masalarının üstünde yaptığı davul ataklarıyla şimdiden veriyordu. Hakan'ın bir gitarı vardı ama, bu alete gitar demek için noterden tasdikli belge almak gerekiyordu.

NETEKİM, herkes iyi birer dinleyici, gayretli bir amatör ama daha önemlisi 12 Eylül gençleriydi. O zaman karar verildi. Grup kuracak ve müzik yapacak mesajlarını insanlara yayacaklardı. Tabi, önce yayacak bir mesaja sahip olmak gibi önemsiz bir sorun vardı lakin halledilirdi nasılsa. :)) Gayret ve amatör ruh yola çıkmak için yeterli değildi. BİR BİLEN'e gereksinim vardı. Bu noktada, Muz'un liseden arkadaşıLevent devreye girdi. Bu çocuk, acayip yetenekli, kulağı çok kuvvetli (bir çıkarışta, 15 parçanın akorlarını çıkartabiliyordu ) zamanın standartlarına göre iyi bir gitarcıydı.

Böylece ekip tamamlanmış oldu. Oldu olmasına ama yapılacak çok iş ve aşılması gereken bir sürü engel vardı. Her şeyden önce, müzik bilgisi ve enstruman edinilmeliydi. İddia edildiği gibi iyi bir şeyler yapabilmek için temel koşuldu bu. Ellerindeki akustik gitarlar döküntü aletlerdi. Acilen "elektro" alınmalıydı. Bu sözcüğün kulaklardaki tınısı bile iyi bir titreşime sahipti. Kısa zamanda Levent ve Hakan, çeşitli katakullilerle ailelerini bu aletin alınması için ikna etti. Öte yandan ekibin sık sık bir araya gelmesi gerekliydi. Levent, diğerleri gibi öğrenci olmadığı için okula girişlerinde sorun çıkıyordu. Hele elinde, kılıf içinde ne olduğu belli olmayan bir alet taşıması hademeleri kıllandırıyordu. Neyse lafı fazla uzatmayalım, okul yönetiminden izin alındı ve eskiden Eczacılık Fakültesi olan binanın her yağmur yağışında buram buram ilaç kokan minik odalarından biri ekibin çalışmaları için tahsis edildi.

En önemli sorunlardan biri olan "çalışma mekanı meselesi" yarı yarıya halledilmişti. Evlerde de sürüyordu çalışmalar. Kimi zaman Levent'in Cebeci'deki evinde bir araya geliniyor, kimi zaman da Hakan'ın Seyranbağları'ndaki mekanında toplanılıyordu. Ancak, işler davul denen gürültü makinesinin de enstrumanlar arasına katılmasıyla iyice karıştı.

1982 yaz sezonuydu. Hakan evde oturmuş kahvaltısını yaparken, iyi haber müjdecisi bir telefon ortalığı velveleye verdi. Muz'du arayan. "Çok önemli bir gelişme oldu, hemen konuşmamız gerek" diyordu. 1 saat kadar sonra kapıdaydı. Teleşla yaz tatili sırasında geçenleri anlatmaya koyuldu. İçi para dolu bir cüzdan bulmuştu ve vicdanıyla hesaplaşmasını tamamladığında, bunun "tanrı'dan bir işaret" olduğuna karar vermiş, o zamana kadar açlığını çektikleri "iyi enstrumanlar"ın satın alınması için "göksel bir yardım" olduğuna hükmetmişti. Fukara takımı olan bu çocuklar için bulunmaz bir nimetti bu. Hemen en büyük eksikleri olan, davul ve bas gitar aranmaya başlandı.

0 km. bir alet almak mümkün olmasa bile elden düşme bir şeyler alınabilirdi pekala.. Davul, gazete ilanı ile bulundu. Tavanarasındaki fazlalıklardan kurtulmak isteyen biri orada bulduğu eski bir davulu satışa çıkartmıştı. Kavaklıdere'ye vardığında, içi içine sığmıyordu ekibin. Nihayet tam bir grup olacaklardı. Mal sahibi elindekinin değerini bilmiyordu pek. Alışveriş tamamlandığında, markasız ama iş görecek kadar temiz durumda tek altolu bir davul sahibi olmuştu grup. En önemlisi, bulunması pek kolay olmayan "Zilciyan" marka iki zil de davulla birlikte gelmişti ki, bu alışverişin en karlı tarafını oluşturuyordu.

Bu arada bir görüş ayrılığı çıktı. Bas gitar mı yoksa, iyi bir amplifikatör mü alınmalıydı. Parayı bulanın tercihi daha akıllıycadı. Amplifikator basdan daha elzemdi. Teoman biraz ayazda kalmıştı ama olsundu!.. Mahalle takımana katılmak için arasıra topu getiren kişi olmak gerekmiyor muydu?! İlk çatlak sesler böylece duyulmuş aldu kısacası..

Tam hız, Beatles parçalarından bir repartuar oluşturulmaya başlandı. Hakan akorları getiriyor, Levent parçaları çözüyor, Teoman, kulaktan dolma geri vokalleri çıkartıyor, Muz da, davulu evire çevire dövüyordu. Artık, "Solo gitarda Levent, ritm gitarda Hakan, Davulda Muzaffer, bas gitarda Teoman" denilecek bir iş bölümü yerleşilordu grup içinde. Tek sorun (tek değildi tabi, lafın gelişi) hala bir bass gitara sahip olmamasıydı Teo'nun. Hiçbir zaman da olamadı.

Süreç içinde, besteler de boy göstermeye başlamıştı. Bunlara beste demek biraz iyimserlik sayılsa da, sözleri ve melodisi olan özgün birkaç parça çıktı ortaya. Artık, taklit değil "kendileri" olmanın gereği oluşuyordu yavaş yavaş. ama bu "kendi olmak" düşüncesi, bebeğin, daha doğmadan ana rahminde ölümünü de beraberinde getirecekti.

Levent'in 1982'de GÜ. Eğitim Fakültesi, Müzik Eğitimi Bölümü'nü kazanmasıyla, süreç hızlandı. Zaten müzikal açıdan grubun taşıyıcısı konumunda bulunan Levent almaya başladığı eğitimle birlikte, arayı epeyce açmıştı. Bu ekiple yapabildiklerinin onu tatmin etmemeye başlaması da fazla gecikmedi. Zaten, bir sürü başka sorun da vardı. Levent'in Üvey kız kardeşi, psikolojik danışmanlık vasfını kullanarak yapmış oldruğu bir tesbitte Hakan'a, "egemenlik heveslerini kardeşinden başka kişiler üzerinde gidermesi gerektiğini, buna asla izin vermeyeceğini" söylemişti pek de nazik olmayan tonlamalarla. Netekim, yol ayrımı kapıdaydı anlayacağınız.

Her şey kavgasız gürültüsüz oldu bitti. Levent ayrıldı ve diğerleri, takıma topu alan çocuk davulu satıncaya kadar birlikte olmayı sürdürdü.

Bir isim bile koyulamayan grup, dağılırken (Yeşil Makine ismi düşünülüyordu), geride beraber müzik yapmaktan alınan tadı bırakmıştı damaklarda..

Önceki Sayfa Sonraki Sayfa