M. Kemal
Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git

 

M. Kemal'in babası kim?

SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

İlâm karar numarası: Adet/451

Abduş'un ölümünden sonra Zübeyde Abduş'un karısı olduğunu ve oğlu da Abduş'un oğlu olduğu iddiası ile açmış olduğu miras davasında Abduş'un kardeşleri, mahkemeye vermiş oldukları iddianâmede Zübeyde'nin Abduş'un karısı olmadığını ve umumhâneden (genelevinden) odalık aldığını ve oğlu Mustafa iki yaşında kucağında olduğunu ve Abduş'un bilaveled öldüğünü iddiaları ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasını talepleri üzerine umumhâneye yazılan tezkerenin cevabında, "Zübeyde'nin oğlu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize duhul edip, Yenişehir'li Abduş isminde bir kabadayı ile anlaşıp 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmiştir (çıkmıştır)!". Bu yazıya istinaden Zübeyde'nin davasının reddine karar verilmiştir.

22 Kanunuevvel 1298 20 kuruşluk pul 
Hakim-Aza-Aza
Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi
Mühürü-Mühür-Mühür

Bu metni ilk okuduğumda ``oha" dedim. Bunu neşreden zat, millete mahkeme kararı mı sunmuş yoksa küfür mü etmiş diye düşünüp annesi  olasılıkla  muhterem bir kadın olan bu kişinin yine de orospu çocuğu  olmayı başarmış olduğuna kanaat getirdim. Lakin, gelin görün ki aşağıdaki satırları kaleme alanlar da var!

M. Kemal´in Babası kim ?
Yukarıda metnini koyduğumuz ve Latin harfleriyle de yazdığımız "Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi" başlığını taşıyan yazı ile Dr. Rıza Nur'un "Hayat ve Hatıratım" adlı eserinin üçüncü cildinin 561. sayfasındaki yazı ana hatlarıyla birbirini tutmakta ve teyit eder mahiyettedir.
 
İlaveten şunu da söylemek gerekir: Fransız nazırlarından Hedyo Paris'te Türkiye üzerineverdiği ve "Conferencio" mecmuasında neşredildiği konuşmasında Mustafa Kemal'in babasının meçhul olduğunu söylemiştir. Ayrıca, Mustafa Kemal'in gayr-ı meşru olarak dünyaya geldiği ve bu hususta Yunanistan'da bir mahkeme kararı bulunduğu, kendilerine itimat edilir zatları tarafından kulaktan kulağa söylenmekte ve dolaşmaktadır.  Bütün bunlara rağmen; muhakkik ve müdekkikler, tarihçiler, ilgililer araştırmalarını yapsınlar, sorsunlar, soruştursunlar; sahte ve yanlış bilgi ve belgeler varsa müdellel bir şekilde ortaya koysunlar. "Ümmet" Gazetesi ve yazarları bundan memnun olur, kendilerine teşekkür ederler. Çünkü gaye ve maksat, şahıs ve şahsiyet değil, hakikatlerin ortaya çıkmasıdır, tarihî hakikatlerin tam ve aslına uygun olarak yeni nesillere intikal edilmesidir. 
Ayrıca şu husus da göz ardı edilemez: 5816 sayılı "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun arkasında yatan mana nedir? Bu kanunla neler getirilmekisteniyor? Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir kanun?!. Gerçekleri gizlemek mümkün mü? "Mızrak çuvala sığmaz!" demiş atalar! Kemalistlerin gücü yetiyorsa mızrağı çuvalda saklasınlar!..  Gösterdikleri hassasiyet çok yanlıştır ve çok tehlikelidir. Onların yapacağı bir iş var. O da kaldırsınlar koruma kanunlarını, lağvetsinler Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni!..  Mustafa Kemal hakkında söylenenler ve yazılanlar yanlış ise çatır çatır cevap verirler! Yoksa eğer doğru ise; o zaman kızmasınlar; gerçekler yazılsın da Ata'larının kimliği, kim olduğu ve ne mal olduğu ortaya çıksın!.. Bir Stalin'in, bir Mao'nun akıbetinden ibret alsınlar da akıllansınlar!.. 

Bir gün gelecek, o çeşit kanunları delinecektir. Hak ve hakikat bunları dile getirecektir. Tarih, muvakkat bir zaman susarsa da bir gün gelir ortaya çıkar, susturmak isteyenleri bir silindir gibi ezer geçer; kendilerini de, korumak istedikleri adamı da rezil ve kepaze eder. Hem de Dünyanın gözleri önünde!.. Kur'an öyle demiyor mu? "... Yoksa siz, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mi ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka nedir? Kıyamet gününde (onlar) azabın en şiddetlisine atılırlar. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir." (Bakara, 85)

Bu, değişmez ilahî bir kanundur; her yerde ve her zaman hükmünü icra eder; Kemalist ordular, Kemalist savcılar, Kemalist Prof.'lar, Kemalist hocalar da bu ilahî kanun elinden Mustafa Kemal'i kurtaramazlar. Buna imkân ve ihtimal yoktur! Nitekim kurtaramıyorlar; adamın şahsiyetsiz bir vatan haini, din, namus ve millet düşmanı olduğu ortaya çıkmakta, yazılmakta ve çizilmektedir.  Türkiye sınırları içinde olmasa bile dünya neşriyatında kendini göstermektedir. "Ümmet" Gazetesi'nden bunları okumaktasınız ve okuyacaksınız. Avrupa memleketlerinde Mustafa Kemal'in bir İngiliz casusu olduğu, Türk-Yunan muharebesinin sadece bir muvazaa (anlaşmalı döğüşten) ibaret olduğu, Yunan askerlerinin İzmir'e çıkışlarının, İngilizlere Mustafa Kemal tarafından telkin ve ilham edildiği, bütün bunların da Türkiye'yi mutlak surette İslam dünyasının liderliğinden tardetmek maksadına mâtuf olarak planladığı anlatılmakta, hatta bu kabil kitapları okuyanlar Türkiye'ye geldiklerinde eşve dostlarına gizlice aktarmaktadırlar.

Aradan elli-altmış senelik bir zaman geçmiştir. İnsaf ile kabul etmek gerekir ki, hakikatin meydana çıkmasına, ne suretle olursa olsun engel olmak ilâ-nihaiye sürüp gidemez. Dün kendisine ağız dolusu hakaret ve iftira edilen Sultan Hamit, bugün "Ulu Hakan", "Cennetmekân" diye anılmaktadır. Keza yukarıda da görüldüğü gibi, dün korkunç bir diktatör olan Stalin'i bugün Rusya'da ağzına alabilecek bir kabadayı yoktur. Binaenaleyh zorlamalarla şahısların ilâ-nihaiye ayakta tutulmasına imkân ve ihtimal yoktur.

"Selanik'te Rıza Efendi adında gümrük kolcusu birinin üvey oğlu Mustafa Kemal Harbiye Mektebi'ne geliyor. Mustafa Kemal'in Babası hakkında çok rivayet var; kimi bir Sırp, kimi bir Bulgar'dır diyor. Güya anası bunların metresi imiş. Yeni çıkan "20. Asır Larousse" Pomak'tır diyor.

İhtiyar Tesalya'ların rivayeti şudur: Mustafa Kemal'in anası Selanik'te kerhanede imiş. Yenişehir Tirnova'sından ve oranın ileri gelen kabadayılarından Abduş Ağa Selanik'e gelir, bu kadını görür, alır götürür. Orada piç olarak Mustafa Kemal doğar. Mustafa beş yaşlarında iken Abduş ölmüş, anası oğlu ile Selanik'e gelmiş. 12 yaşında iken Mustafa, Tirnova'ya gidip miras istemiş ise de piçliğini söylemişler, geri göndermişler. Mustafa, mektebe girmiş. anası gümrük kolcusu Ali Rıza ile evlenmiş.

Çok tuhaftır; Mustafa Kemal anasından bahseder, fakat babasından bir defa bile bahsetmemiştir. Hasılı rivayetler çok. Hangisi doğru? Bir şeydeki rivayet çoktur; o şey belli değildir. Nitekim fende, ilimde, tarihte hangi bahis hakkında çok nazariye veya rivayet
varsa o bahis mâlum değildir. Demek Mustafa Kemal piç değilse bile Babası mâlum değildir. Benim tahkikatıma göre onun Rıza adında gümrük kolcusu bir üvey babası olduğu muhakkaktır. Mustafa Kemal babasından kendi bahsetmediği gibi diğer birinin bahsettiğini işitirse ona düşman olur. Buna dair vukuât vardır. Nihayet Fransız nazırlarından Hedyo, Paris'te Türkiye üzerine iki konferans verdi. Bunlar "Conferencio" mecmuasında neşredildi. Hedyo da orada "Mustafa Kemal'in Babası meçhuldür!" diyor."

(Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, III. cild, s. 561-562)

Merhum Cemaleddin Hoca´nın bu çalışması, Türkiye'nin tarihine ışık tutmuş ve putperestlerin Ata-putunun gerçek yüzünü ortaya koymuştur.  Allah kendisinden razı olsun, mekanını Cennet eylesin. Amin.

Yaa dostlar. Okurken birkaç defa midemin ağzıma geldiği, sözlükte yukarıda yazılanlar ve böyle düşünenleri ifade edecek kelime olarak ``bok"tan başka alternatif bulamadığım bu yazıyı sizlerle paylaşmak gerekiyordu. Sanırım Cumhuriyet düşmanlarının Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinde sözünü ettiği gaflet, delalet ve hatta hıyanet gibi kavramların çok çok ötesine geçmiş ve onun öngörebileceğinden daha da alçalmış olduklarını gösterir bir belgedir bu. Bugün ellerindeki tüm medya aygıtlarını kullanarak pisliklerini tüm dünyaya yaymaktadırlar. Basılı yayımlardan tutun da, televizyona ve hatta internet ortamına kadar insanların ulaşabildiği her noktada bu tür yazılara rastlamak olası.

Elbette ki bizim gibi düşünenler de vardır, hep olmuştur ve olacaktır. Usta Neyzen Tevfik yıllar önceden hazırlamıştır yanıtı bu gibilere. 

NE ARARSIN TANRI İLE ARAMDA
SEN KİMSİN Kİ ORUCUMU KOLLARSIN
HAKİKATEN GÖZÜN YOKSA HARAMDA
BAŞ AÇIĞA NEDEN TÜRBAN SORARSIN
 
RAKI ŞARAP İÇİYORSAM SANA NE?
YOKSA SANA BİR ZARARIM İÇERİM
İKİMİZ DE GELSEK KILDAN KÖPRÜYE
BEN DÜRÜSTSEM SARHOŞKEN DE GEÇERİM
 
ESİR İKEN MÜMKÜN MÜDÜR İBADET?
YATIP KALKIP ATATÜRK'E DUA ET
SENİN GİBİ DÜRZÜLERİN YÜZÜNDEN 
DİNİNDEN DE SOĞUYACAK BU MİLLET
 
İŞGALDEKİ HALİ SAKIN UNUTMA
ATATÜRK'E DİL UZATMA SEBEBSİZ,
SEN ANANDAN YİNE ÇIKARDIN AMA 
BABAN KİMDİ BİLEMEZDİN ŞEREFSİZ

 

Bu bölümü bitirmezden önce, konuyla alakalı olabilecek bir fıkra aktaralım. 

Mustafa Kemal, kurulacak devletin şekli ile ilgili toplumun her kesiminden insanlarla görüşmeler yaparken sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinen kişilere gelir.  Mustafa Kemal bunlara haber göndertip, gelecek hafta kendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesin Bakara suresini 288. ayetine kadar okumalarını rica eder. 

Toplantı günü gelip çattığında, Mustafa Kemal kürsüye çıkar ve sorar: Arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden Bakara suresini 288'e kadar okumanızı rica etmiştim. Kiimler okudu Bakara'yı 288'e kadar?

Salondaki bütün eller istisnasız olarak bu ricayı yerine getirdiklerini belirtmek için havaya kalkar.  Bunu üzerine Mustafa Kemal sözlerine devam eder:

``Beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının açıklaması: Bakara yalnızca 286 ayettir."

Kalın sağlıcakla.

 

Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git