Kartopları
Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git

Kartopları

Kalem: MİR

1980'lerin ortalarında Nasa'nın "Dynamics Explorer"adlı uzay aracı kamerasını Dünya'ya yöneltti ve çekmeye başladı. Gözlemledikleri o güne değin bilinmeyen ya da bilinmediği sanılan bir gerçeğe ışık tutacak yeni bulgular sağladı bize. Birileri Dünyamıza kartopları atmakta! Hem de her biri küçük bir ev boyutunda. Nasa'ya yolladığı fotoğrafların birisinin gözüne çarpması için aradan 6 yıl geçmasi gerekti.

Louis Frank ilk kez 1986 yılında "Dünya dakikada 20 kez kozmik kartopları tarafından bombalanıyor"dediğinde adamı kimse ciddiye almadı. Yani şimdi durup dururken adamın dediğine bak; dakikada 20, saatte 1.200,bir günde 28.800, bir ayda 864.000 ve bir yılda 10 Milyardan fazla kartopu ki her biri ev büyüklüğünde Dünya'ya düşüyor, daha doğrusu bu kartopları Dünyayı bombardıman ediliyor. Böylesine akılalmaz bir teori olabilir mi? Her gün, her biri 36 ton su taşıyan onbinlerce kartopu üst atmosferde buharlaşıyor ve yağmur olarak dünyaya düşüyor.

Iowa Üniversitesinin fizik ve Astronomi bölümünde doktor olan Louis Frank başka işi olmadığından bu kayıtları inceliyor ve 1 Nisan 1986'da bulgularını yayınlıyor ve doğal olarak bilim adamları ve okuyucular tarafından aranarak bunun aptal bir "1 Nisan şakası" olup olmadığı soruluyor. 1997 Nisan'ında Baltimor'da yapılan Amerikan Jeofizik birliğinin senelik toplantısında Frank iddialarını bu sefer uydulardan alınan fotoğraflarla birkez daha gündeme getiriyordu. Bu kartopları fotoğraflarda açıkça görülüyordu. Yağmuru getiren daha doğrusu dünyaya yaşamı getiren kartopları. Bilimadamları hemen itiraz ettiler, "Bu gerçekse kitaplar tekrar yazılmak zorunda kalacaktır" diye buyurdular, hele bir tanesi"Kitapları yazmak çok zor ve pahalı bir işlem, en iyisi sen bunu unut" dedi. Tabii ki Frank vazgeçmedi, aksine araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Bu arada mutlaka siz de kartoplarını görmek istiyorsunuz değil mi? Valla editörümüz yayınlarsa fotoğraf işte burada:kartopu

Frank uydu görüntülerini incelerken rastladığı bu görüntülerle teorisini 1980 yılında formüle etmeye başladı .Bu kartoplalarının deniz yüzeyinden yükseklikleri ve emilen ışığın dalgaboyu frekansı bir sonuca varmasına sebep oldu."Bir şekilde dünyaya taşınan su ile dolu dünya dışı bulutlar var." Daha sonra elde edilen görüntülerin incelenmesi sonucu hergün Dünya'ya yaklaşık 30.000 dünyadışı kartopunun düştüğü saptandı.

Adı da kendisi de büyük ünlü kuyruklu yıldız"Hale-Bopp"çevresi 32 kilometre olan bir dev, Frank'ın topları ise sadece 12 metre. Büyük Kuyrukluyıldızlar kaya ve metalden oluşmakta, Frank'ınkiler ise sadece "su"dan.

Bunun bizim için güzel yanı: Bu kartopları Dünya ya çarpmadan önce ( 950 ile 24.000 km yükseklikte) çözülmeye başlıyor. Günışığı da bunları bozarak olağan yağmur taşıyan bulutlara dönüştürüyor. Ne kadar çok olurlarsa olsunlar dünyaya getirdikleri su oranı 20.000 yılda 25mm.dir. Ama Dünyanın yaşının 4.5 Milyar yıldan fazla olduğunu düşünürsek okyanusların oluşmasına olan katkıyı hesaplayabiliriz.

"FAKAT getirdikleri sadece SU değil"diyor Frank... Uzay'da bir bütün olarak kalabilmeleri için mutlaka bir zırha/kendilerini çevreleyip, dağılmamalarını sağlayan bir kabuğa ihtiyaçları olması gerek. Şimdi sıkı durun, çünkü Frank bu kabuğun KARBON'dan yapıldığını iddia ediyor. Karbon -herkesin bilmesi gerekir-; Biyoloji'nin ana yapı bloğudur.

Bu adam ne diyor yaaaaaa, yani bu kartopları "yaşamın ana maddesi"ni yani tüm canlıların gelişimine neden olan bu maddeyi dünyamıza mı getiriyorlar? "Dünya dönüp-dururken kendi kendine oluşmuştu" deniliyor ya şimdi ne olacak? Yani "dünya'ya yaşam tohumları başka yerlerden atılıyor, bu tohumlar nedeniyle biz İnsanoğlunun yaşaması için gerekli hertürlü yaşam formu oluşuyor" öyle mi? Hani Dünyada ilk yaşam formları okyanuslarda durupdururken ortaya çıkmıştı. Gerçekten de bu teori kanıtlanırsa (ki Frank bu konuda elinden geleni yapıyor, yakın zamanda da bir sonuç elde edileceğinden emin, çünkü bu konuda Nasa ile ortaklaşa bir çalışma planlamış .Bu plana göre kartoplarından örnek almaya çalışacaklar, kitaplar yeniden yazılacak.

Kitapları yeniden yazmadan önce, bu konu bir yerlerde yazılmış mı diye bir araştırma yaptım. Kur'an'da açıklanamayan veya yanlış yorumlanan ayetlerden bazılarında ısrarla "Gökten bir su indiririz" denmekte olduğu dikkatimi çekti. Bu adamdan Allah razı olsun çünkü benim gibi herkes bu ayetlerin yorumunda hatalı imiş, aslında hata demek doğru değil mevcut fizik kurallarına göre değerlendirilmiş. Bunun nedeni ise bize öğretilen fizik kurallarına göre "mevcut olan suların bir kısmı buharlaşır, atmosferde yoğunlaşıp tekrar yeryüzüne yağmur olarak düşer" kuralı. Şimdi Louis A.Frank 'ın bulgularıyla değerlendirilmek üzere birkaç AYET'ten sözetmek istiyorum. Bakalım bu Ayetlerle Frank'ın teorisi arasında bir bağlantı ortaya çıkarılabilecek mi? Bilimin sonsuzluğunu dikkate alanlar, bağlantı üzerinde de çalışabilecekler mi?

Fatır/27: Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi…Taha/53:...gökten su indiren O'dur… Vakıa/68-69: Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz? Neml/60: Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size bir su indiren mi hayırlı? Yunus/24: Şu hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer… Yunus/31: Sor: "Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor?... Hicr/22: ….gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz. Enbiya/30: …..Her canlı şeyi sudan oluşturduk. En'am/99: Size gökten su indiren de O'dur. Biz o suyla …(Kaynak : Yaşar Nuri Öztürk- Kur'an'ı Kerim Meali)

Bu yazıyı bitirmeden önce 11. sayımızda yayınlanan TENNUR konusuna tekrar dönmek istiyorum. Okuyucuların ``Eee?" diye sormalarından bir ``sonuç" çıkarımlanmasını istedikleri hissine kapıldım.

Atmosferdeki moleküllerden, yanardağlardan sözetmiş ve ``Hepsinin bir anda patladığını düşündünüz mü?" diye bitirmiştik geçen sayıdaki yazımızı. Sizin ne sonuca vardığınızı bilmiyorum ama bu konuda söylenebilecek iki sonuç var.

    1.Atmosferimiz bir anda boşalır, bu halde yapacak bir şey ve de kaçacak bir yer yok.

    2.Eğer kaçamazlar ise: tüm gökyüzü toz bulutlarıyla kaplanır ve güneş ışınlarının geçmesine engel olur. Bu da çok ani ısı değişikliklerine yol açarak kitlesel ölümlere yol açar. Bu şıkta  yaşam şansı daha fazladır şüphesiz, tabii ki ilk şoktan kurtulmak kaydıyla.

Hemen Nostradamus'tan bir alıntı yazalım ki 2.seçenek belirginleşsin.

40 yıl görülmeyecek gökkuşağı

Ve Artık yılın ardından çıkacak her Allah'ın günü

Kupkuru topraklar, andıracak çölü

Sonunda büyük tufanların varılacak farkına

Önce izlerini gördüğüm büyük açlık

Bir orada çıkacak, bir burada…sonra yayılacak dünyaya

Öylesine uzun ve de korkunç olacak ki açlık

Ağaçlar köklerinden, bebekler ana kucağından koparılacak.

Üst Düzeye Çık Sonraki Başlığa Git